Cumartesi, Eylül 25, 2010

astım

hoş geldin.
dilerim tez gidersin.


evrm

hep

haklı çıkmaktan
nefret
etmemeyi öğrendiğimden beri...
gerçek, bilgiye işlemiyor.

evrm

Perşembe, Eylül 16, 2010

bitti

önce senin
sonra benim
bu dünyayla
işimiz bitti.

evrm
sessizbulut
17 Eylül 2010
Jagatai'ın yaş günü şerefine

Çarşamba, Eylül 08, 2010

krnlksa

karanlık varsa, ışık tutmalı.
aydınlıksa, bir de kısıp bakmalı.

evrm.

Perşembe, Eylül 02, 2010

bilmiyorsun

evrenin kuralı bu;
ne istersen onu verir.
sen fark etmezsin
ne istersen ayağına gelir.


sevgi dilersen, sevgi.
paraysa para...
bir gün, aniden 
ya da gün be gün gizlice
bildiğin gibi değil

henüz çok erken
anlayamayabilirsin.

sevgi istersen sevgi.
güç istersen güç.
ölüm istersen ölüm.
yalnızlık, belki en kolay verileni.


bugün henüz erken.
belki, yarın fark edersin.


evrenin dersi de şu;
değerini bilemediklerini
elinden geri alıverir.


katlanması zor
yaşaması ağır,
anlaması iyidir.


evrm

Salı, Haziran 08, 2010

İskelet Adam

iskelet adam
rüya adam
beyaz yatak
üst köşesi
biblolarla dolu olan

çamaşır ipi
elektrik tellerinden
yatağın tepesindeki radyodan sarkan

biblo oyuncaklar
porselen tavalar, bardaklar
mavi tele asılan

boş duvarlar, boş yatak
yastık yok
sade beyaz çarşaf
ve üzerinden gülümseyen
bir iskelet adam var.

...

iskelet adam
rüya adamda
rüya odam;
iskelet adamlı.
kırbaçlı ve seksi değil benim fantazim,
tek istediğim
iskelet adama sarılmak.

"neden kahverengi soldaki kemiklerin?"
"öyle..."
"neden sağdaki beyaz?"
"gel böyle..."
"bu halde mi çıkıp geldin mezardan?"
"soru sormayı bırakıp gelsene"
"ses tellerin yok
nasıl konuşabiliyorsun benimle?"
"konuşma, sarıl sadece..."

"rüya bitince uyanacak mıyız yine birlikte?"
":)) 99"
"neden gülüyorsun çok mu komik bu hikaye?"
"birazdan korkabilirsin
ben bir iskeletim, burda benimlesin
ya ışıklar kesilirse?!.."

"sorun değil.
aydınlık ve et
en büyük gereksinimim değil.
zaten seni kendine özgülüklerin
ve kemikleşmiş yanların için sevmiştim.

eğer kalabilirsen yanımda,
ben de seninle böyle kalmayı becerebilirim.

yeter ki sen ol.

zihnine de sarılabilirim."




7 Haziran 2010
sszblt
evrim gurel

Cuma, Mayıs 28, 2010

Prrty Wmn Notu

Edward- Why are you leaving now?

Vivian - I want more. I want a fairytale.

Edward - A fairytale! Impossible Relationships.
..

Pretty Woman filminden... 1990.

Pazar, Nisan 04, 2010

bi sey

erkekler hakkında birşey söylemişti bir cadı;
"en sevdiklerini ateşe atarlar"
..
doğru.


evrim

antrakt

sakin ol.
geçicek hepsi..


3 saniyede
iner yaş
gözden çeneye


30 dakika sürebilir
durması kalbin.


sadece antrakt
o çektiğin..


sonrası
bildiğin uzay.


acı dediğin
öcü değil
kurtuluştan önceki
antrakt
sadece
...




evrim

imknsz

zor diye bir şey yoktur
imkansız vardır.


çünkü kalp vardır.
dil işlemez.




evrm

Cuma, Mart 26, 2010

Anahtar

Kötüyüm.
Şimdi…
Çok kötüyüm.

Dayanamıyorum, insana ve ışığa.
Ölmedin, kaybetmedin. Bilmiyorsun.
Ukalalık etme. Sen dostsun…
Bak, orada var, kapısı kilitli bir mağara…

Şimdi, getir o anahtarı bana ver!

Bir köprü bulsam,
ceset yıkayan,
Şişirmeden bedenleri suda saklayan,
Kalanlar üzülmesin diye…
Ama yapamam..

Şimdi, getir o anahtarı, bana ver!

Bak, masal değil..
İşte, en zor günler.
Cama vurmuş, tüm güvercinler.
Suya düştü aya bakarken
Cebimdeki tüm redifler…

Şimdi, getir şu anahtarı, bana ver.

Yüksek mesaisi az ruhlarız, başkasına
Dışımızdakini zerk etmek zor içe.
Hem değer mi ki, eğlenmek varken
Bu çabaya?!...

Şimdi, getir o anahtarı bana ver.

Belki, abes, peşkeş çekmek acını bir dosta
Sanki dilenmek gibi anlamak versin diye bir ruha
Bir akşam üstü Taksim'e 3, Beşiktaş’a 5 kala

Şimdi, getir o anahtarı bana ver.

Patlatırsa torbanı görürsün
kader senin de...
Anlarsın, örtülür mü üstü acıların
kanamamışların öğütleriyle?!
Akıyorsa kanım, damarım da,
Acım da var, kime ne?!…

Şimdi, getir şu anahtarı, bana ver.

evrim.
26 Mart 2010

Cuma, Mart 12, 2010

işin aslı

ulvi olmaya
çalışmıyorum.


eski bir kaderdi o,
gizli bir bir aşktı.



evrim
12 Mart 2010

sonsuz savaş

kendileri olmayanlar,
kendileri olanlara çok kızar.


evrim
12 Mart 2010 

Perşembe, Mart 11, 2010

ytrli b kdr

ayağımın altında
bir çıban değil hayat.

yaşıyoruz
ve paylaşıyoruz.

ve yeterli.
ve bu kdr.


evrim
11 Mart 2010

sır

keşfetmek bir emir olmasaydı
sırlar da olmazdı...


sen de, sevdiğini
sonsuza dek
kendinden
ve benden
bir sır olarak
saklayacaksın.


sakla ki, vaktinle
ölüme yittiğinde

senle kalsın.


belli ki,
sevgi aptalısın.
evrenin göbeğini
karanlık dibinle
ahmakca acıtacaksın.






evrim
11 Mart 2010

hak edene veririm

sen, ey dini kibir
almayı bilir
yermeyi bilir


dünyada milyarlarcasın
sayından aldığın gücün
ruhuma vız gelir


ben boşlukların
hiç şövalyesiyim
bil ki, benim gücüm de
dünyayı kıçıma takmamaktan
gelir..


ben, senin türlünü
kendime yakıştıramam
sen benim gibi olmayı
ölsen beceremezsin.


ve direktifin sana
saygı göstermem midir?
yani şimdi seni
seni seversem
bana bir değer mi vereceksin?


bak, gülyüzlü, ak tenli, kömür saçlı iblisim
boşuna yüzünde en sevimli hallerle
geçip karşıma oturma
boşyere bana ziyafet sofraları kurma
onları kandırdığın zehiri
bana zerk edemezsin


bil ki, ben o
benden istediğini
sadece birine
ve hak edene veririm.




ve verdim.






evrim
11 Mart 2010

kim bilir?

kızabilir miydin Gogh'a Van
geçirdiği için
bir ömrü sersefil


dur, bekle, biliyorum
"dünya çapında
bir ressamdı o"
diyeceksin.


oysa onun içinde yaşadığı
mutluluk çemberinin çapı
üçe beş metre kare kadardı.


nemli, hastalıklı
ve ıssızdı.
kimse övmedi
yaşarken onu dünya çapında
ressamlığı
ve öngörüsüyle


beş parasızdı.
üstelik deli ve aylaktı
koca dünyada
bulunacak başka şey yokmuş gibi
sadece ilahi olanı
eşitliği, renkleri ve aşkları
aradı


farklı fırça darbeleri için
heder etti günlerini,
gecelerini
yosmaları aşık sanıp
onlara yüklediği
hayallerin
peşinde harcadı.


ve ancak öldüğü gün
bir değer etti
bazı şeylerin ölüsü pahalıdır.


yok hiddetlenme
öyleyim demek istemiyorum
ama bir düşünsen
iki dakika günde
bana "serseri"
demeden önce


aklına
bir de onu getirsen?
ya da Dostoyevski'yi?


kim bilir?
belki o haldeyim
o dertteyim.


kim bilir?
belki, öyleyim.




evrim
11 Mart 2010

Salı, Mart 09, 2010

biliyorum

biliyorum
ölmedin.

2 günümüz var belki
ya da 1 hafta..
nasılsa anlayacağız
bir gün
biz de senin gibi
ne olduğunu.

biliyorum
ölmedin.

hissediyorum
soluğunu.

inanmaz anlatsam
hiçkimse.

yaşıyorsun.

sadece
biliyorum işte
bunu...

biliyorum,
ölmedin.

ölseydin.
burada olamazdım
ben de...
bu bizim sırrımız
biliyorsun
bunu.

biliyorum
ölmedin.

ama
açıklayamam.

anlatamam
onlara bunu.

biliyorum, ölmedin.
ölemezsin.
beni bırakıp burda
tek başıma
çaresiz
bu yabancısı olduğum
bir tek seni tanıdığım
dünyada
bırakıp gidemezsin.

biliyorum,
ölmedin.


hissediyorum;
görmek ve duymak
ötesi bir yerdesin
en büyük bilgidesin
kalbimle duyuyorum

varlığın kucaklıyor
ruhumu...



evrim

9 Mart 2010

bu kez...


















bak
Romeo
anlaşalım.

bir kere daha
baştan alınsın
her şey.

bilirsin ben onlar
gibi değilim;
gençliği özlemiyorum
eskiden beri.

yaşlı doğdum
genç bir bedende
yaşlı bir ruhla...
senin gibi
eskiden geliyorum.

gençleşmek
genç olmak
yeniden o karın ağrılarını
çekmek istemiyorum.

taht lazım bana
oyuncak değil.
silah iyi gider,
bir ok ve yay
ve bir ordu
sevgi için savaşan,
aptal oyuncaklar değil.

ve o zaman,
her şey yeniden başladığında
böyle olmasın
şimdiki gibi...

o zaman,
kadın haklarına
biraz daha
saygılı olalım;
bu kez geride kalan
sen ol.
ve ben öleyim.

böylesi..

böylesi
bana çok zor geldi.

inan
öyle ki
sanki
bir ay daha
buna dayanamam
gibi...

evrim
9 Mart 2010

Pazartesi, Mart 08, 2010

...

bak, anlaşalım!
sen, benim gözyaşlarıma
ve kelimelerime karışma

ben de senin beynini
söğüş yapıp
laf salatama
katmayayım.


evrim