erkekler hakkında birşey söylemişti bir cadı;
"en sevdiklerini ateşe atarlar"
..
doğru.
evrim
Pazar, Nisan 04, 2010
antrakt
sakin ol.
geçicek hepsi..
3 saniyede
iner yaş
gözden çeneye
30 dakika sürebilir
durması kalbin.
sadece antrakt
o çektiğin..
sonrası
bildiğin uzay.
acı dediğin
öcü değil
kurtuluştan önceki
antrakt
sadece
...
evrim
geçicek hepsi..
3 saniyede
iner yaş
gözden çeneye
30 dakika sürebilir
durması kalbin.
sadece antrakt
o çektiğin..
sonrası
bildiğin uzay.
acı dediğin
öcü değil
kurtuluştan önceki
antrakt
sadece
...
evrim
Cuma, Mart 26, 2010
Anahtar
Kötüyüm.
Şimdi…
Çok kötüyüm.
Dayanamıyorum, insana ve ışığa.
Ölmedin, kaybetmedin. Bilmiyorsun.
Ukalalık etme. Sen dostsun…
Bak, orada var, kapısı kilitli bir mağara…
Şimdi, getir o anahtarı bana ver!
Bir köprü bulsam,
ceset yıkayan,
Şişirmeden bedenleri suda saklayan,
Kalanlar üzülmesin diye…
Ama yapamam..
Şimdi, getir o anahtarı, bana ver!
Bak, masal değil..
İşte, en zor günler.
Cama vurmuş, tüm güvercinler.
Suya düştü aya bakarken
Cebimdeki tüm redifler…
Şimdi, getir şu anahtarı, bana ver.
Yüksek mesaisi az ruhlarız, başkasına
Dışımızdakini zerk etmek zor içe.
Hem değer mi ki, eğlenmek varken
Bu çabaya?!...
Şimdi, getir o anahtarı bana ver.
Belki, abes, peşkeş çekmek acını bir dosta
Sanki dilenmek gibi anlamak versin diye bir ruha
Bir akşam üstü Taksim'e 3, Beşiktaş’a 5 kala
Şimdi, getir o anahtarı bana ver.
Patlatırsa torbanı görürsün
kader senin de...
Anlarsın, örtülür mü üstü acıların
kanamamışların öğütleriyle?!
Akıyorsa kanım, damarım da,
Acım da var, kime ne?!…
Şimdi, getir şu anahtarı, bana ver.
evrim.
26 Mart 2010
Şimdi…
Çok kötüyüm.
Dayanamıyorum, insana ve ışığa.
Ölmedin, kaybetmedin. Bilmiyorsun.
Ukalalık etme. Sen dostsun…
Bak, orada var, kapısı kilitli bir mağara…
Şimdi, getir o anahtarı bana ver!
Bir köprü bulsam,
ceset yıkayan,
Şişirmeden bedenleri suda saklayan,
Kalanlar üzülmesin diye…
Ama yapamam..
Şimdi, getir o anahtarı, bana ver!
Bak, masal değil..
İşte, en zor günler.
Cama vurmuş, tüm güvercinler.
Suya düştü aya bakarken
Cebimdeki tüm redifler…
Şimdi, getir şu anahtarı, bana ver.
Yüksek mesaisi az ruhlarız, başkasına
Dışımızdakini zerk etmek zor içe.
Hem değer mi ki, eğlenmek varken
Bu çabaya?!...
Şimdi, getir o anahtarı bana ver.
Belki, abes, peşkeş çekmek acını bir dosta
Sanki dilenmek gibi anlamak versin diye bir ruha
Bir akşam üstü Taksim'e 3, Beşiktaş’a 5 kala
Şimdi, getir o anahtarı bana ver.
Patlatırsa torbanı görürsün
kader senin de...
Anlarsın, örtülür mü üstü acıların
kanamamışların öğütleriyle?!
Akıyorsa kanım, damarım da,
Acım da var, kime ne?!…
Şimdi, getir şu anahtarı, bana ver.
evrim.
26 Mart 2010
Cuma, Mart 12, 2010
Perşembe, Mart 11, 2010
ytrli b kdr
ayağımın altında
bir çıban değil hayat.
yaşıyoruz
ve paylaşıyoruz.
ve yeterli.
ve bu kdr.
evrim
11 Mart 2010
bir çıban değil hayat.
yaşıyoruz
ve paylaşıyoruz.
ve yeterli.
ve bu kdr.
evrim
11 Mart 2010
sır
keşfetmek bir emir olmasaydı
sırlar da olmazdı...
sen de, sevdiğini
sonsuza dek
kendinden
ve benden
bir sır olarak
saklayacaksın.
sakla ki, vaktinle
ölüme yittiğinde
senle kalsın.
belli ki,
sevgi aptalısın.
evrenin göbeğini
karanlık dibinle
ahmakca acıtacaksın.
evrim
11 Mart 2010
sırlar da olmazdı...
sen de, sevdiğini
sonsuza dek
kendinden
ve benden
bir sır olarak
saklayacaksın.
sakla ki, vaktinle
ölüme yittiğinde
senle kalsın.
belli ki,
sevgi aptalısın.
evrenin göbeğini
karanlık dibinle
ahmakca acıtacaksın.
evrim
11 Mart 2010
hak edene veririm
sen, ey dini kibir
almayı bilir
yermeyi bilir
dünyada milyarlarcasın
sayından aldığın gücün
ruhuma vız gelir
ben boşlukların
hiç şövalyesiyim
bil ki, benim gücüm de
dünyayı kıçıma takmamaktan
gelir..
ben, senin türlünü
kendime yakıştıramam
sen benim gibi olmayı
ölsen beceremezsin.
ve direktifin sana
saygı göstermem midir?
yani şimdi seni
seni seversem
bana bir değer mi vereceksin?
bak, gülyüzlü, ak tenli, kömür saçlı iblisim
boşuna yüzünde en sevimli hallerle
geçip karşıma oturma
boşyere bana ziyafet sofraları kurma
onları kandırdığın zehiri
bana zerk edemezsin
bil ki, ben o
benden istediğini
sadece birine
ve hak edene veririm.
ve verdim.
evrim
11 Mart 2010
almayı bilir
yermeyi bilir
dünyada milyarlarcasın
sayından aldığın gücün
ruhuma vız gelir
ben boşlukların
hiç şövalyesiyim
bil ki, benim gücüm de
dünyayı kıçıma takmamaktan
gelir..
ben, senin türlünü
kendime yakıştıramam
sen benim gibi olmayı
ölsen beceremezsin.
ve direktifin sana
saygı göstermem midir?
yani şimdi seni
seni seversem
bana bir değer mi vereceksin?
bak, gülyüzlü, ak tenli, kömür saçlı iblisim
boşuna yüzünde en sevimli hallerle
geçip karşıma oturma
boşyere bana ziyafet sofraları kurma
onları kandırdığın zehiri
bana zerk edemezsin
bil ki, ben o
benden istediğini
sadece birine
ve hak edene veririm.
ve verdim.
evrim
11 Mart 2010
kim bilir?
kızabilir miydin Gogh'a Van
geçirdiği için
bir ömrü sersefil
dur, bekle, biliyorum
"dünya çapında
bir ressamdı o"
diyeceksin.
oysa onun içinde yaşadığı
mutluluk çemberinin çapı
üçe beş metre kare kadardı.
nemli, hastalıklı
ve ıssızdı.
kimse övmedi
yaşarken onu dünya çapında
ressamlığı
ve öngörüsüyle
beş parasızdı.
üstelik deli ve aylaktı
koca dünyada
bulunacak başka şey yokmuş gibi
sadece ilahi olanı
eşitliği, renkleri ve aşkları
aradı
farklı fırça darbeleri için
heder etti günlerini,
gecelerini
yosmaları aşık sanıp
onlara yüklediği
hayallerin
peşinde harcadı.
ve ancak öldüğü gün
bir değer etti
bazı şeylerin ölüsü pahalıdır.
yok hiddetlenme
öyleyim demek istemiyorum
ama bir düşünsen
iki dakika günde
bana "serseri"
demeden önce
aklına
bir de onu getirsen?
ya da Dostoyevski'yi?
kim bilir?
belki o haldeyim
o dertteyim.
kim bilir?
belki, öyleyim.
evrim
11 Mart 2010
geçirdiği için
bir ömrü sersefil
dur, bekle, biliyorum
"dünya çapında
bir ressamdı o"
diyeceksin.
oysa onun içinde yaşadığı
mutluluk çemberinin çapı
üçe beş metre kare kadardı.
nemli, hastalıklı
ve ıssızdı.
kimse övmedi
yaşarken onu dünya çapında
ressamlığı
ve öngörüsüyle
beş parasızdı.
üstelik deli ve aylaktı
koca dünyada
bulunacak başka şey yokmuş gibi
sadece ilahi olanı
eşitliği, renkleri ve aşkları
aradı
farklı fırça darbeleri için
heder etti günlerini,
gecelerini
yosmaları aşık sanıp
onlara yüklediği
hayallerin
peşinde harcadı.
ve ancak öldüğü gün
bir değer etti
bazı şeylerin ölüsü pahalıdır.
yok hiddetlenme
öyleyim demek istemiyorum
ama bir düşünsen
iki dakika günde
bana "serseri"
demeden önce
aklına
bir de onu getirsen?
ya da Dostoyevski'yi?
kim bilir?
belki o haldeyim
o dertteyim.
kim bilir?
belki, öyleyim.
evrim
11 Mart 2010
Salı, Mart 09, 2010
biliyorum
biliyorum
ölmedin.
2 günümüz var belki
ya da 1 hafta..
nasılsa anlayacağız
bir gün
biz de senin gibi
ne olduğunu.
biliyorum
ölmedin.
hissediyorum
soluğunu.
inanmaz anlatsam
hiçkimse.
yaşıyorsun.
sadece
biliyorum işte
bunu...
biliyorum,
ölmedin.
ölseydin.
burada olamazdım
ben de...
bu bizim sırrımız
biliyorsun
bunu.
biliyorum
ölmedin.
ama
açıklayamam.
anlatamam
onlara bunu.
biliyorum, ölmedin.
ölemezsin.
beni bırakıp burda
tek başıma
çaresiz
bu yabancısı olduğum
bir tek seni tanıdığım
dünyada
bırakıp gidemezsin.
biliyorum,
ölmedin.
hissediyorum;
görmek ve duymak
ötesi bir yerdesin
en büyük bilgidesin
kalbimle duyuyorum
varlığın kucaklıyor
ruhumu...
evrim
9 Mart 2010
ölmedin.
2 günümüz var belki
ya da 1 hafta..
nasılsa anlayacağız
bir gün
biz de senin gibi
ne olduğunu.
biliyorum
ölmedin.
hissediyorum
soluğunu.
inanmaz anlatsam
hiçkimse.
yaşıyorsun.
sadece
biliyorum işte
bunu...
biliyorum,
ölmedin.
ölseydin.
burada olamazdım
ben de...
bu bizim sırrımız
biliyorsun
bunu.
biliyorum
ölmedin.
ama
açıklayamam.
anlatamam
onlara bunu.
biliyorum, ölmedin.
ölemezsin.
beni bırakıp burda
tek başıma
çaresiz
bu yabancısı olduğum
bir tek seni tanıdığım
dünyada
bırakıp gidemezsin.
biliyorum,
ölmedin.
hissediyorum;
görmek ve duymak
ötesi bir yerdesin
en büyük bilgidesin
kalbimle duyuyorum
varlığın kucaklıyor
ruhumu...
evrim
9 Mart 2010
bu kez...
bak
anlaşalım.
bir kere daha
baştan alınsınher şey.
bilirsin ben onlar
gibi değilim;
gençliği özlemiyorum
eskiden beri.
yaşlı doğdum
genç bir bedende
yaşlı bir ruhla...
senin gibi
eskiden geliyorum.
gençleşmek
genç olmak
yeniden o karın ağrılarını
çekmek istemiyorum.
taht lazım bana
oyuncak değil.
silah iyi gider,
bir ok ve yay
ve bir ordu
sevgi için savaşan,
aptal oyuncaklar değil.
ve o zaman,
her şey yeniden başladığında
böyle olmasın
şimdiki gibi...
o zaman,
kadın haklarına
biraz daha
saygılı olalım;
bu kez geride kalan
sen ol.
ve ben öleyim.
böylesi..
böylesi
bana çok zor geldi.
inan
öyle ki
sanki
bir ay daha
buna dayanamam
gibi...
evrim
9 Mart 2010
Pazartesi, Mart 08, 2010
...
bak, anlaşalım!
sen, benim gözyaşlarıma
ve kelimelerime karışma
ben de senin beynini
söğüş yapıp
laf salatama
katmayayım.
evrim
sen, benim gözyaşlarıma
ve kelimelerime karışma
ben de senin beynini
söğüş yapıp
laf salatama
katmayayım.
evrim
acı çekmek mi?
ki onun bir annesi var.
başka anneler gibi
çocuklarını toprağa veren...
...
o anne oğlunu...
oğlunu yolcu ederken
bütün kuşlar ağladı...
o ise üzmemek için başkalarını
yalvarıp yakarmamak için
sessizce ağladı...
o sessiz gözyaşlarıyla
bütün mezarlık sulandı...
sen benim acımı göremezsin..
peki o annenin çektiğini
o acı deryasının içini
her an, her salise, her saat, her gün
onu sürükleyen içinde
hiç gelmeyeni beklemeyi
oğlunu toprağa gömmeyi
hoşçakal diyemeden göndermeyi
çünkü ölüm vedalaşmalara izin vermez
bilir misin?
asıl acı çekmek nedir
ben değil...
o kadın bilir.
evrim
başka anneler gibi
çocuklarını toprağa veren...
...
o anne oğlunu...
oğlunu yolcu ederken
bütün kuşlar ağladı...
o ise üzmemek için başkalarını
yalvarıp yakarmamak için
sessizce ağladı...
o sessiz gözyaşlarıyla
bütün mezarlık sulandı...
sen benim acımı göremezsin..
peki o annenin çektiğini
o acı deryasının içini
her an, her salise, her saat, her gün
onu sürükleyen içinde
hiç gelmeyeni beklemeyi
oğlunu toprağa gömmeyi
hoşçakal diyemeden göndermeyi
çünkü ölüm vedalaşmalara izin vermez
bilir misin?
asıl acı çekmek nedir
ben değil...
o kadın bilir.
evrim
acı mı çekiyorum?
acı mı çekiyorum. sana öyle mi göründü?
acıya düştüm.
acıyı içtim. Acıda boğuldum...
artık yaşamıyorum...
evet. aptal. acı çekiyorum.
senin kendine ve başkalarına karşı aşırı duyarlılıktan apathiye düşmüş, hissi beklemedeki var yok sanal şov dünyanda gerçekliği konusunda hiçbir fikrinizin olmadığı kadar büyük acı çekiyorum hem de... ama dünyanın acısı bu... sevdiğimi kaybetmenin değil. çünkü onu hiç kaybetmedim.
389 gün önce, bu dünyadaki tek işe yarar adamın kalbini toprağa verdim.
o kalbin, duruşunu izleyip; onun 185 güzel bedenini, yerine asla bir yenisinin konamayacağı dünyanın en özel kafasını, ellerini, dudaklarını, benzersiz şefkatini, vicdanını, adamlığını, hoşgörüsünü, nezaketini götürüp buz gibi bir morga verdim.
evet ben o acıyı iliklerime kadar içtim.
ondan kurtulamayabilirim.
bu çukurdan asla çıkamayabilirim.
ama sen dert etme..
Tengri bana bu hediyeyi(!) verdiyse
baş edebiliyormuş gibi yapabilirim...
Sizlerin huzurunu suskunlukla korumayı başarabilirim...
evrim
acıya düştüm.
acıyı içtim. Acıda boğuldum...
artık yaşamıyorum...
evet. aptal. acı çekiyorum.
senin kendine ve başkalarına karşı aşırı duyarlılıktan apathiye düşmüş, hissi beklemedeki var yok sanal şov dünyanda gerçekliği konusunda hiçbir fikrinizin olmadığı kadar büyük acı çekiyorum hem de... ama dünyanın acısı bu... sevdiğimi kaybetmenin değil. çünkü onu hiç kaybetmedim.
389 gün önce, bu dünyadaki tek işe yarar adamın kalbini toprağa verdim.
o kalbin, duruşunu izleyip; onun 185 güzel bedenini, yerine asla bir yenisinin konamayacağı dünyanın en özel kafasını, ellerini, dudaklarını, benzersiz şefkatini, vicdanını, adamlığını, hoşgörüsünü, nezaketini götürüp buz gibi bir morga verdim.
evet ben o acıyı iliklerime kadar içtim.
ondan kurtulamayabilirim.
bu çukurdan asla çıkamayabilirim.
ama sen dert etme..
Tengri bana bu hediyeyi(!) verdiyse
baş edebiliyormuş gibi yapabilirim...
Sizlerin huzurunu suskunlukla korumayı başarabilirim...
evrim
Pazar, Mart 07, 2010
susma zamanı -1-
afedersiniz unuttum.
en derin yaraları açar bazen
en önemsiz kelimeler...
ben çok ağladım
kendimi çok önemsedim
çok konuştum
o yüzden şimdi artık
biraz dinleme, anlama
ve susma zamanı...
evrim
7 Mart 2010
her şeye rağmen herkes gibi
susabileyim istiyorum...
en derin yaraları açar bazen
en önemsiz kelimeler...
ben çok ağladım
kendimi çok önemsedim
çok konuştum
o yüzden şimdi artık
biraz dinleme, anlama
ve susma zamanı...
evrim
7 Mart 2010
her şeye rağmen herkes gibi
susabileyim istiyorum...
Susma Zamanı -2-
afedersin unuttum.
kımıldamadan duracaktım.
sen derin
ben kırılgan.
bir kuyu olsan
içine atlanmaz.
bir kuyu olsam
içimden çıkılmaz.
düşündüm
ilk baştaydı,
ilk rüyaydı...
sessiz kalacaktım.
ve gerekirse
sensiz kalacaktım.
hazırdım
bilinmeyenle
o anlaşmayı
çoktan
imzalamıştım.
sonra
rüyanın içine
-bilirsin o rüyaları
insanın
yarına dair
gözünü boyarlar-
gaipten
bir mesaj geldi:
"işaretimi bekle!"
bekledim.
"gitme, kal"
denedim.
sen de gitmeyip
kendinde
öylece
kalsaydın
inan,
ben de
1000 yıl
4000 yıl daha
direnecektim.
ama ben
bir kargayım.
ve korkarım;
eskiyim
çirkinim
iticiyim..
yeşil değil
karayım.
ve korkarım;
sesime
dayanamazsın.
senin için
ağacın en tepesinden
aptal bir serçe gibi
yere insem
yine de uzun
kalamazsın.
her şair bunu bilir;
tüm şiirler gül'edir.
ceren oturur tahta
ve duygu sevmektir.
hayat, yaşamayı gerektirir.
bu her kulun hücrelerine
verilmiş bir emirdir.
yani şimdi onlar için kalmak
senin için sevmek
ve benim için artık
susmak zamanı.
evrim
7 Mart 2010
Sana
kımıldamadan duracaktım.
öyle anlaşmıştık.
yapamadım.sen derin
ben kırılgan.
bir kuyu olsan
içine atlanmaz.
bir kuyu olsam
içimden çıkılmaz.
düşündüm
ilk baştaydı,
ilk rüyaydı...
sessiz kalacaktım.
ve gerekirse
sensiz kalacaktım.
hazırdım
bilinmeyenle
o anlaşmayı
çoktan
imzalamıştım.
sonra
rüyanın içine
-bilirsin o rüyaları
insanın
yarına dair
gözünü boyarlar-
gaipten
bir mesaj geldi:
"işaretimi bekle!"
bekledim.
"gitme, kal"
denedim.
sen de gitmeyip
kendinde
öylece
kalsaydın
inan,
ben de
1000 yıl
4000 yıl daha
direnecektim.
ama ben
bir kargayım.
ve korkarım;
eskiyim
çirkinim
iticiyim..
yeşil değil
karayım.
ve korkarım;
sesime
dayanamazsın.
senin için
ağacın en tepesinden
aptal bir serçe gibi
yere insem
yine de uzun
kalamazsın.
her şair bunu bilir;
tüm şiirler gül'edir.
ceren oturur tahta
ve duygu sevmektir.
hayat, yaşamayı gerektirir.
bu her kulun hücrelerine
verilmiş bir emirdir.
yani şimdi onlar için kalmak
senin için sevmek
ve benim için artık
susmak zamanı.
evrim
7 Mart 2010
Sana
Çarşamba, Kasım 25, 2009
O Kadar...
alıp götürdüler seni
bilinmeyenler...
o kdr dı...
ve galip gelmez ya
hiçbir şiir yarışmasında
bu gerçek...
gittiğinle kaldı(n)(m)...
yşm bzm için işte
b kdrdı...
yaşayabildiğimiz kadar yaşadık.
yaşatılabildiğimiz kadar yaşadık.
şimdi, yine bir bayram,
kurban bayramı,
ikimiz de nefret ederiz!
ben acımdan ölüyorum
sen gerçekten öldün...
ve hepsi
b kdr dı...
Evrim, Çağatay'a...
25 Kasım 2009
bilinmeyenler...
o kdr dı...
ve galip gelmez ya
hiçbir şiir yarışmasında
bu gerçek...
gittiğinle kaldı(n)(m)...
yşm bzm için işte
b kdrdı...
yaşayabildiğimiz kadar yaşadık.
yaşatılabildiğimiz kadar yaşadık.
şimdi, yine bir bayram,
kurban bayramı,
ikimiz de nefret ederiz!
ben acımdan ölüyorum
sen gerçekten öldün...
ve hepsi
b kdr dı...
Evrim, Çağatay'a...
25 Kasım 2009
Ulvi Uzuvlar
Dudaklarınla öpebilirsin beni
Ya da küfredebilirsin yüzüme.
Dişlerinle ısırabilirsin usulca, sevgiyle
Ya da parçalayabilirsin öldüresiye.
Ellerinle, tutabilirsin elimden, düşmeyeyim diye
Ya da beni
itebilirsin ölüme...
Bacakların bana doğru koşarken
İşine yarayabilir
Ya da terk ederken.
Gözlerin, ruhumu arayabilir
Ya da hatalarımı.
Kulakların, sevgimi işitebilir
Ya da gıcırtısını dişlerimin uyurken.
Beni sevebilirsin!
Ya da nefret edebilirsin kalbinle.
Ulvi uzuvlarımızın her biri
Yarar pek çok şeye.
Hissiz bir şiiri
Yargılayıp hemen, infaza gönderebilirsin şairini
Anlatamadı güzelce diye...
Ya da durup, hislerimi karartan gerçeği
Çözebilirsin de...
Ve belki bulutları üfürürsün
Tepemden
Ciğerlerin ve gücün yeterse...
Ayaklarına söyle de
Geri dönsünler.
Gitme...
Gitme deli gibi
Sevdiğimi bile bile...
Evrim Gürel
11 Eylül 2009'da yazıldı.
25 Kasım 2009'da www.borgesdefteri.blogspot.com'da yayınlandı.
Ya da küfredebilirsin yüzüme.
Dişlerinle ısırabilirsin usulca, sevgiyle
Ya da parçalayabilirsin öldüresiye.
Ellerinle, tutabilirsin elimden, düşmeyeyim diye
Ya da beni
itebilirsin ölüme...
Bacakların bana doğru koşarken
İşine yarayabilir
Ya da terk ederken.
Gözlerin, ruhumu arayabilir
Ya da hatalarımı.
Kulakların, sevgimi işitebilir
Ya da gıcırtısını dişlerimin uyurken.
Beni sevebilirsin!
Ya da nefret edebilirsin kalbinle.
Ulvi uzuvlarımızın her biri
Yarar pek çok şeye.
Hissiz bir şiiri
Yargılayıp hemen, infaza gönderebilirsin şairini
Anlatamadı güzelce diye...
Ya da durup, hislerimi karartan gerçeği
Çözebilirsin de...
Ve belki bulutları üfürürsün
Tepemden
Ciğerlerin ve gücün yeterse...
Ayaklarına söyle de
Geri dönsünler.
Gitme...
Gitme deli gibi
Sevdiğimi bile bile...
Evrim Gürel
11 Eylül 2009'da yazıldı.
25 Kasım 2009'da www.borgesdefteri.blogspot.com'da yayınlandı.
Salı, Ekim 06, 2009
Melekler Sineması
Burası, bebek..
Burası, "Melekler Sineması"
Yerin tam altı..
Yerimiz ayrıldı.
Sen ve ben,
Melekler Sineması'nın
En seçkin konukları...
Perdede, bizim hikayemiz.
Filmin başında doğan,
Filmin sonunda ölen
Biziz.
Bilet geçmez,
Para işlemez burada..
Seçilmiş olman gerek..
Burası, bebek,
Burası, Melekler Sineması.
Bir gece, dört rüyası.
Bilmen için görmen..
Kabuslarla yürümen gerek..
Burası, bebek,
Burası, bizim mekanımız.
Kader kertmemizin ahiti,
Göbek bağımız..
Burası Melekler Sineması,
Sadece
Bize özel.
Bilmek için girmek,
Girmek için
Ölmek gerek.
Sen ve Ben
Bebek...
Unutma..
Sen ve Ben...
1000 yıl sonra bile..
Anımsaman gerek!
Evrim Gürel (Sessizbulut)
Çağatay ve Evrim için...
6 Ekim 2009
Cumartesi, Ekim 03, 2009
Perşembe, Temmuz 09, 2009
Gerçek Masal...
Bir şair...
küçükmüş
ufacıkmış..
Başka bir şaire
rastlamış
bir gün yolda yürürken.
Başka..
bambaşka bir şaire..
çok güzel,
çok saf,
çok farklı,
çok akıllı.
Biraz kendi gibi
biraz uzaylı.
Hemen dost olmuş
iki şair, hemen kaynaşmış.
"Sokak şairiyim ben
hatta şair bile değilim
çünkü müziğedir şiirim"
demiş biri.
"Ben cehalettin,
içten gelenin,
doğacın şairiyim" demiş öteki.
Çok sevdikleri halde
geçmişin şiirini, dilini,
karşılarmış
eskiyi tekrara.
Tek dertleri
bir yeni katmakmış
hayata.
Öyle ateşli
bir şiir sevdası,
öyle güçlü bir isyan
varmış ki içlerinde,
arzusu, birbirine bağlamış
gönüllerini de.
Sevmişler birbirlerinin kelimelerini
kimseye söylemeden.
Ama çatmış
kaşlarını Kader,
kükremiş, demiş:
""Heyy! Siz misiniz,
benden habersiz
cehennem bahçesine
gül eken?!"
"Ben ne dersemmm,
o olurrr! Gül derim,
gülerler. Öl, derim!
Ölürrrrlerrrr!"
"Siz kimsiniz,
isteyen kendi hayatının
dümenini kendi elinde?..
Siz kimsiniz
Kader'e karşı gelen?!?"
"Daha önceki hayatlarınızda
bin kere ayırmadım mı
ben sizi?! Tanrım,
Kader'e bu isyan neee?!"
Gürlemiş sesi göklerin içinde
Kader'in çoook derin.
Gürlemiş, kudurmuş,
sızlatıp kemiklerini
eski ölülerin..
Kuzular, koyunlar
ürkmüş sesinden,
genç taylar korkuyla
kişnemiş...ler...
"Yok"
demiş Sokak şairi.
"Yok, o kadar da değil!"
"O kadar kötü olamaz
bu Tanrı, bu Kader!
Şaka yapıyordur..
Bir yolunu
buluruz biz,
merak etme"
İyice kızmış, Kader
bu sevmek çabasına.
Şikayet etmiş onları,
GökTanrısına.
İzin vermiş Tanrı da
demiş, "Ne halleri varsa,
görsünler!"
"Ayrııııl!"
demiş
birden denizler yarılmış
depremler olmuş
aralarına
dağlar, tepeler,
ovalar
girmiş iki şairin.
İki ayrı dünyaya hapsolmuşlar.
Ayrı kalmışlar uzun bir vakit.
Ama vazgeçmemişler birbirlerinden
dayanmışlar.
Bakmış, Kader,
bunlar direniyor,
hala vazgeçmiyorlar sevmekten
gizli gizli haberleşiyorlar
topal güvercinlerle..
"Çeeek!"
demiş bu sefer.
Acıdan kıvranmaya
başlamış, ikisi de
aynı anda
iki ayrı yerde.
"Artık hiçbir şey bilmiyorum.
Çok acı çekiyorum.
Sadece, sana güvenebileceğimi
biliyorum"
demiş bir gün Sokak şairi
Cahil dostuna.
Gözlerine sular oturmuş
Cahil'in.
Ağır bir acı gelmiş,
iri bir taş koymuş koynuna.
"Ben de" diyebilmiş sadece
"Ben de, ben de"
"Burada bir hapishanedeyim.
ama kurtulabilirim.
Eğer güçlü olursan sen
eğer dayanabilirsen, beklersen beni
seni kurtarmaya gelebilirim!"
Aradan beklemek,
dayanmak ve acı dolu günler geçmiş.
Bir plan yapmışlar buluşmak için
bir tarih ve yer belirlemişler.
Sırtlarına alıp çıkınlarını
son bir çabayla yola düşmüşler.
Ama öğrenmiş kötü Kader
niyetlerini
derhal yollamış üzerlerine
"Kaza ve Hastalık"
adında iki belasını.
Birini kaza almış eline,
birini hastalık.
Başlamış bir başka büyük işkence
iki sevgiliye, iki ayrı yerde.
"Seeeç"
demiş Kader, bir gün
Azrail'e
seç birini al da
görsünler,
isyanı Kader'e!
Azrail, mecbur askeri
Kader'in
yapacak işini ama
birazcık erimiş
taştan yüreği ve
biraz zaman vermiş
son kez
iki sevgiliye.
Koşmuşlar birbirlerine
inanamadan iki şair.
çok mutlularmış,
öyle ki
tüm acıları unutacak kadar.
Mutluluktan
sohbete bile dalmışlar.
"Ne kadar da güzelsin?" demiş
Cahil, Sokak'a
"Seni çok özledim..
ama şimdi hepsi geçti.
Burdasın ya!"
"Sus!" demiş
Sokak, "Sus da, öp beni.."
"Özlemekten delirdim,
Gel, yanıma."
Derken, bir gölge yaklaşmış
arkalarından, bulundukları yere.
"Hırşşş hırşş "
yapmış karanlık bir etek.
"Cızzz cızzz" yapmış
bir kara hançer.
"Ah! demiş, Cahil,
Ah! Daha dün rüyamda gördüm
ölüm bu!? Acaba kimi almaya geldi?!"
"Beni..."
demiş Sokak usulca.
"Ama..Lütfen, korkma"
"Hayııır" diye haykırmış
Cahil.. "Hayıırr. Haksızlık bu!
Bu kadar da olmaz!"
"Keşke elimde olsa
yanında kalmak" demiş şefkatle
Sokak, "ama çok işkence yaptılar,
güçlü değilim o kadar
ve benim değil
bu karar"
"Bin yıldır benimlesin, unutma
bin yıldır. Sen benim eşimsin.
Ben senin kocan. Bin yıldır, bizi vazgeçirmek
istiyorlar sevgiden her hayatta.
Ama bak, buldum yine seni,
sen buldun yine beni..
Unutma bunu ve üzülme
yeniden buluşacağız sonraki hayatta..da"
Çok üzülmüş Ölüm, hallerine
hem de çok. Ama mecburmuş,
bu iğrenç görevi ifa etmeye.
Kader varmış tepesinde hem,
pis, kıskanç, lanet kader.
Ölüm, emir eri..
Usulca almış canını
Sokak'ın
usulca.. sevgiyle..
Ve Cahil'e demiş ki,
"Seni almaya bile
gelmeyeceğim..
sen
kendin
geleceksin
bana... "
...
İşte, böylece,
iki ayrı dünyaya
hapsetmişler
2 sevgili şairi.
Birini toprağın altından öbür dünyaya,
diğerini bu dünyadan cehenneme götürmüşler.
Ve o günden beri
ne zaman
iki şair aynı sokakta
karşılaşsa,
aynı meyhaneye gitse,
aynı masada yemek yese
iç çeker olmuş biri kadere..
Korkarak okur olmuş bir şair
ötekinin şiirini
ya çok seversem diye..
Evrim
(Çağatay'a)
küçükmüş
ufacıkmış..
Başka bir şaire
rastlamış
bir gün yolda yürürken.
Başka..
bambaşka bir şaire..
çok güzel,
çok saf,
çok farklı,
çok akıllı.
Biraz kendi gibi
biraz uzaylı.
Hemen dost olmuş
iki şair, hemen kaynaşmış.
"Sokak şairiyim ben
hatta şair bile değilim
çünkü müziğedir şiirim"
demiş biri.
"Ben cehalettin,
içten gelenin,
doğacın şairiyim" demiş öteki.
Çok sevdikleri halde
geçmişin şiirini, dilini,
karşılarmış
eskiyi tekrara.
Tek dertleri
bir yeni katmakmış
hayata.
Öyle ateşli
bir şiir sevdası,
öyle güçlü bir isyan
varmış ki içlerinde,
arzusu, birbirine bağlamış
gönüllerini de.
Sevmişler birbirlerinin kelimelerini
kimseye söylemeden.
Ama çatmış
kaşlarını Kader,
kükremiş, demiş:
""Heyy! Siz misiniz,
benden habersiz
cehennem bahçesine
gül eken?!"
"Ben ne dersemmm,
o olurrr! Gül derim,
gülerler. Öl, derim!
Ölürrrrlerrrr!"
"Siz kimsiniz,
isteyen kendi hayatının
dümenini kendi elinde?..
Siz kimsiniz
Kader'e karşı gelen?!?"
"Daha önceki hayatlarınızda
bin kere ayırmadım mı
ben sizi?! Tanrım,
Kader'e bu isyan neee?!"
Gürlemiş sesi göklerin içinde
Kader'in çoook derin.
Gürlemiş, kudurmuş,
sızlatıp kemiklerini
eski ölülerin..
Kuzular, koyunlar
ürkmüş sesinden,
genç taylar korkuyla
kişnemiş...ler...
"Yok"
demiş Sokak şairi.
"Yok, o kadar da değil!"
"O kadar kötü olamaz
bu Tanrı, bu Kader!
Şaka yapıyordur..
Bir yolunu
buluruz biz,
merak etme"
İyice kızmış, Kader
bu sevmek çabasına.
Şikayet etmiş onları,
GökTanrısına.
İzin vermiş Tanrı da
demiş, "Ne halleri varsa,
görsünler!"
"Ayrııııl!"
demiş
birden denizler yarılmış
depremler olmuş
aralarına
dağlar, tepeler,
ovalar
girmiş iki şairin.
İki ayrı dünyaya hapsolmuşlar.
Ayrı kalmışlar uzun bir vakit.
Ama vazgeçmemişler birbirlerinden
dayanmışlar.
Bakmış, Kader,
bunlar direniyor,
hala vazgeçmiyorlar sevmekten
gizli gizli haberleşiyorlar
topal güvercinlerle..
"Çeeek!"
demiş bu sefer.
Acıdan kıvranmaya
başlamış, ikisi de
aynı anda
iki ayrı yerde.
"Artık hiçbir şey bilmiyorum.
Çok acı çekiyorum.
Sadece, sana güvenebileceğimi
biliyorum"
demiş bir gün Sokak şairi
Cahil dostuna.
Gözlerine sular oturmuş
Cahil'in.
Ağır bir acı gelmiş,
iri bir taş koymuş koynuna.
"Ben de" diyebilmiş sadece
"Ben de, ben de"
"Burada bir hapishanedeyim.
ama kurtulabilirim.
Eğer güçlü olursan sen
eğer dayanabilirsen, beklersen beni
seni kurtarmaya gelebilirim!"
Aradan beklemek,
dayanmak ve acı dolu günler geçmiş.
Bir plan yapmışlar buluşmak için
bir tarih ve yer belirlemişler.
Sırtlarına alıp çıkınlarını
son bir çabayla yola düşmüşler.
Ama öğrenmiş kötü Kader
niyetlerini
derhal yollamış üzerlerine
"Kaza ve Hastalık"
adında iki belasını.
Birini kaza almış eline,
birini hastalık.
Başlamış bir başka büyük işkence
iki sevgiliye, iki ayrı yerde.
"Seeeç"
demiş Kader, bir gün
Azrail'e
seç birini al da
görsünler,
isyanı Kader'e!
Azrail, mecbur askeri
Kader'in
yapacak işini ama
birazcık erimiş
taştan yüreği ve
biraz zaman vermiş
son kez
iki sevgiliye.
Koşmuşlar birbirlerine
inanamadan iki şair.
çok mutlularmış,
öyle ki
tüm acıları unutacak kadar.
Mutluluktan
sohbete bile dalmışlar.
"Ne kadar da güzelsin?" demiş
Cahil, Sokak'a
"Seni çok özledim..
ama şimdi hepsi geçti.
Burdasın ya!"
"Sus!" demiş
Sokak, "Sus da, öp beni.."
"Özlemekten delirdim,
Gel, yanıma."
Derken, bir gölge yaklaşmış
arkalarından, bulundukları yere.
"Hırşşş hırşş "
yapmış karanlık bir etek.
"Cızzz cızzz" yapmış
bir kara hançer.
"Ah! demiş, Cahil,
Ah! Daha dün rüyamda gördüm
ölüm bu!? Acaba kimi almaya geldi?!"
"Beni..."
demiş Sokak usulca.
"Ama..Lütfen, korkma"
"Hayııır" diye haykırmış
Cahil.. "Hayıırr. Haksızlık bu!
Bu kadar da olmaz!"
"Keşke elimde olsa
yanında kalmak" demiş şefkatle
Sokak, "ama çok işkence yaptılar,
güçlü değilim o kadar
ve benim değil
bu karar"
"Bin yıldır benimlesin, unutma
bin yıldır. Sen benim eşimsin.
Ben senin kocan. Bin yıldır, bizi vazgeçirmek
istiyorlar sevgiden her hayatta.
Ama bak, buldum yine seni,
sen buldun yine beni..
Unutma bunu ve üzülme
yeniden buluşacağız sonraki hayatta..da"
Çok üzülmüş Ölüm, hallerine
hem de çok. Ama mecburmuş,
bu iğrenç görevi ifa etmeye.
Kader varmış tepesinde hem,
pis, kıskanç, lanet kader.
Ölüm, emir eri..
Usulca almış canını
Sokak'ın
usulca.. sevgiyle..
Ve Cahil'e demiş ki,
"Seni almaya bile
gelmeyeceğim..
sen
kendin
geleceksin
bana... "
...
İşte, böylece,
iki ayrı dünyaya
hapsetmişler
2 sevgili şairi.
Birini toprağın altından öbür dünyaya,
diğerini bu dünyadan cehenneme götürmüşler.
Ve o günden beri
ne zaman
iki şair aynı sokakta
karşılaşsa,
aynı meyhaneye gitse,
aynı masada yemek yese
iç çeker olmuş biri kadere..
Korkarak okur olmuş bir şair
ötekinin şiirini
ya çok seversem diye..
Evrim
(Çağatay'a)
Çağatay'a..

Büyüttüm.
Büyüttüm.
Bi resmi, en fazla ne kadar büyütebilirsin ona en yakın olmak için?!
En yakın... Resmin içine girebilmek için en çok ne kadar?
En fazla bir resme olduğum kadar yakınım şimdi sana... İznim bu kadar.
En fazla o kadar görebiliyorum seni. Yüzünü, gözlerini. Tüm ayrıntılar, resmin görüntüsü kadar önümde... Silikleşebilir de... En fazla o kadar dokunabiliyorum.
En fazla... o kadar.. O kadar öpebiliyorum.. O kadar konuşabiliyorum.
Sen izin verdiğin halde. Ben izin verdiğim halde. Biz istediğimiz halde
A R A M I Z A
bir başkası girdi.
Kocaman bir başkası, her şeyi yaratan bir başkası.
Bir Tanrı.
Bir ölüm.
Bir güç.
Her şeyden büyük. Herkese, her şeye dur diyen... Her şeyi alt üst eden. Hayatı en güzel, en kötü yapan...
Tanrı
bizim aramıza girdi.
Seni, bir resme, beni sensizliğe mahkum etti.
Seni, ölüme, beni yaşamaya itti.
"Bir arada olamazsınız!" dedi.
"HAYIIR!!"
"Olamazsınız!.."
"Sevmek de neymiş?"
"İzin vermiyorum."
Sana ne Tanrım!?
Önünde kocaman dünya var.
Ferhat'la Şirin'den sana ne?!.. Aslı ile Kerem'den.. Çağatay ile Evrim'den... Ufacık bi mutluluk bulmuşuz iki kişi hayatımızda .. Minicik. Bizim kadar, bize kadar bişey. Öyle, kendi kendimize... Niye bok ettin!
Git, başkasıyla uğraş. Git, başkasını kanser et, git başkasının kafasını karıştır, hayatını yok et... Git...
Kendini işine konsantre et de, şu dünyaya barış falan getir.
Ölümleri durdur. Hastalıkları yok et.
Bize niye taktın ki sen 15 yıldır?
Ya harbiden, sen bize niye taktın?
Yapmadığın şey kalmadı.
Sen onu toprağın altına, beni yeryüzündeki hüznün hapishanesine kapattın.
Sanki 15 yıldır hep mutlu olmuşuz gibi..
Artık yeter.
Artık senden bıktım.
Senden bıktım artık!
Senden bıktım.
Git başımdan, bizi rahat bırak, kendine uğraşacak başkasını bul...
Bırak beni,
Hayatımın şu son günlerinde
"resmimle" baş başa kalayım...
Evrim
Pazar, Mayıs 17, 2009
Şaman
Şaman
sen
gönlümsün.
Şaman
sen
aşkımsın.
Şaman
sen
bilirsin.
Şaman,
sen
görürsün.
Şaman
sen
eşimsin.
Şaman
sen
özümsün.
Şaman
sen
sezersin.
Dünya
içindedir.
İçim
Hissindedir.
Gözün
kalbindir.
Düş'ün
deva'mdır
Yolun
sevgimdir.
Yokluğun
hasretimdir.
Azabım,
beklemek ve
özlemektir.
Dersim,
anlamaktır.
Şaman
yoldaşımsın.
Şaman,
büyümsün.
e.
(Şaman'dan Şaman'a)
sen
gönlümsün.
Şaman
sen
aşkımsın.
Şaman
sen
bilirsin.
Şaman,
sen
görürsün.
Şaman
sen
eşimsin.
Şaman
sen
özümsün.
Şaman
sen
sezersin.
Dünya
içindedir.
İçim
Hissindedir.
Gözün
kalbindir.
Düş'ün
deva'mdır
Yolun
sevgimdir.
Yokluğun
hasretimdir.
Azabım,
beklemek ve
özlemektir.
Dersim,
anlamaktır.
Şaman
yoldaşımsın.
Şaman,
büyümsün.
e.
(Şaman'dan Şaman'a)
Perşembe, Nisan 23, 2009
sandım ki....
sandım ki
(öyle öğretilmişti)
çok düşünmek gerekir her şeyi
her
her heeeer şeyiii
hayatta
sevsen de deli gibi
gitmek istesen de
çok çok çok düşüneceksin
hep mantıklı
olacaksın
öyle uçup
dellenmeyeceksin
sandım ki
çok düşünmeliydim her şeyi
uzun uzuuuuun
hayatta
sevsen de
sevse de
haykırsa da
gel dese de
hep düşüneceksin
öyle hop diye
hareket etmeyeceksin
duracaksın
bekleyeceksin
irdeleyeceksin
derin derin
sandım ki..
sandılar ki...
sanıyorduk ki...
çok düşünmeliyiz
bize öyle gelmişti ki
sanki
"gerçekten" de çok vakit vardı
bu hayatta
ve şimdi
sen gittin
bana kalan
tek şey
artık
sadece düşünmek
en geniş
zamanlarda
evrim
(çağatay'a)
(öyle öğretilmişti)
çok düşünmek gerekir her şeyi
her
her heeeer şeyiii
hayatta
sevsen de deli gibi
gitmek istesen de
çok çok çok düşüneceksin
hep mantıklı
olacaksın
öyle uçup
dellenmeyeceksin
sandım ki
çok düşünmeliydim her şeyi
uzun uzuuuuun
hayatta
sevsen de
sevse de
haykırsa da
gel dese de
hep düşüneceksin
öyle hop diye
hareket etmeyeceksin
duracaksın
bekleyeceksin
irdeleyeceksin
derin derin
sandım ki..
sandılar ki...
sanıyorduk ki...
çok düşünmeliyiz
bize öyle gelmişti ki
sanki
"gerçekten" de çok vakit vardı
bu hayatta
ve şimdi
sen gittin
bana kalan
tek şey
artık
sadece düşünmek
en geniş
zamanlarda
evrim
(çağatay'a)
YAK LAŞ MA!
yak laş ma
uzak dur
yaklaşma
ba nA
içinde
göğüs kafesinin
iyi ki
kalp denen
bir organ var
bu ne güven
ona
en yakın mesafedir
açan
en derin yaraları
ölümcül
en yakınındakiler
en kolay
batırır
bıçakları
kalbine
en kötü
sevdiklerin
üzer
ruhunu
o yüzdn
uzak
dur
bana
ve onlara
sakın
yaklaşma
evrm
uzak dur
yaklaşma
ba nA
içinde
göğüs kafesinin
iyi ki
kalp denen
bir organ var
bu ne güven
ona
en yakın mesafedir
açan
en derin yaraları
ölümcül
en yakınındakiler
en kolay
batırır
bıçakları
kalbine
en kötü
sevdiklerin
üzer
ruhunu
o yüzdn
uzak
dur
bana
ve onlara
sakın
yaklaşma
evrm
ve ölüm çok kıskançtı
sevmistik
şanslıydık
beklemistik
sonunda
varabilmiştik
yalnızdık
mutlular
tepesinde
ve ölüm
çok kıskançtı
e.
15 Şubat 2009
şanslıydık
beklemistik
sonunda
varabilmiştik
yalnızdık
mutlular
tepesinde
ve ölüm
çok kıskançtı
e.
15 Şubat 2009
Çarşamba, Nisan 22, 2009
sdc sn
Şubat 2009, İzmir (Çağatay'a)
e: "Bu dunyada 4 milyar kişi var
ve en çok sevdiğim sensin...."
ç: "teşekkür ederim"
e:" bn tşk ederim.. varlığına"
...
(Jagatai... kalbim...ruhum... bebeğim)
e: "Bu dunyada 4 milyar kişi var
ve en çok sevdiğim sensin...."
ç: "teşekkür ederim"
e:" bn tşk ederim.. varlığına"
...
(Jagatai... kalbim...ruhum... bebeğim)
"Pk bi anlm yk"
(lutfen bu dusunceleri.. cem adrian "yollardym" ile dinle. kac kere soyledim sana, her kelimenin bir tınısı, her fikrin bir melodisi var.. icindeki muzigi duymazsan.. hicbsy anlamzsin bu hayattan...diye. NE?! sen sagir misin?....................olsun. ilk kez yıkılmadım ki insandan insana..............)
"Pk bi anlm yk"
hala fark etmedin mi?
pek
bi
anlamı
yok
hcbrsyn
hrsyn
hepsi
sdc
aklını
karstrmak
icin
..
i ci ni
...
acn ve sevncn
yırtılan yerlerin
kanayan etin
kemigin
kırılan
oyunda
o
yun
da
bak
sdc
brz
da
ha
haz vermek icin
o
n
a
o
n
a
"A"
o
bzi
bu kafese
koyan
adı
hyt?
bu
pis
bi oyun
bebeğim
kağıtlar
hileli
sen kalpsin
ben sinek
o maça
bu karo
delirtileceğiz
yeşil
masada
sarılıp
konacagiz
en sonunda
bi tabuta
hyt
dgl
bu
bu
pis
bir
oyun
sonu
ölüm
tek care
isyan
cikartmak
kapıdan
habersiz
cıkmak
kuralsız
kacmak
arsız
bi
tanrı
eglencesi
bu sadece
diyorum
bk
bak!
bunun bi
tek
adı hayat..
pk
bi
anlmı
yk
hcbsyn
üzülemezsin
üzülmemelisin
bnn
sa de
ce
adı
hayat
bu ezber
bu
bize
verilen
bu
yalan
bu ruhumuza
emdirilen
bu mama
ezberi
boza
bilir
sin
en kotu
uyusturucu
bu hyt
cunku
inanmak şart
ve
bırakmak
yasak
brkırsan ölüm..
brkmzsn ölüm..
eeeeh...
bu hky
ck bayat
ölürüm
ölürsün
üzülemezsin
üzülmemelisin
bebegim
en kötü yerinde
khkhlarla gulmelisin
bunun
sdc
adı
hayat
...
evrm grl
23 nsn 2009
(23 Nisan'da Çocuklara Şiirler)
"Pk bi anlm yk"
hala fark etmedin mi?
pek
bi
anlamı
yok
hcbrsyn
hrsyn
hepsi
sdc
aklını
karstrmak
icin
..
i ci ni
...
acn ve sevncn
yırtılan yerlerin
kanayan etin
kemigin
kırılan
oyunda
o
yun
da
bak
sdc
brz
da
ha
haz vermek icin
o
n
a
o
n
a
"A"
o
bzi
bu kafese
koyan
adı
hyt?
bu
pis
bi oyun
bebeğim
kağıtlar
hileli
sen kalpsin
ben sinek
o maça
bu karo
delirtileceğiz
yeşil
masada
sarılıp
konacagiz
en sonunda
bi tabuta
hyt
dgl
bu
bu
pis
bir
oyun
sonu
ölüm
tek care
isyan
cikartmak
kapıdan
habersiz
cıkmak
kuralsız
kacmak
arsız
bi
tanrı
eglencesi
bu sadece
diyorum
bk
bak!
bunun bi
tek
adı hayat..
pk
bi
anlmı
yk
hcbsyn
üzülemezsin
üzülmemelisin
bnn
sa de
ce
adı
hayat
bu ezber
bu
bize
verilen
bu
yalan
bu ruhumuza
emdirilen
bu mama
ezberi
boza
bilir
sin
en kotu
uyusturucu
bu hyt
cunku
inanmak şart
ve
bırakmak
yasak
brkırsan ölüm..
brkmzsn ölüm..
eeeeh...
bu hky
ck bayat
ölürüm
ölürsün
üzülemezsin
üzülmemelisin
bebegim
en kötü yerinde
khkhlarla gulmelisin
bunun
sdc
adı
hayat
...
evrm grl
23 nsn 2009
(23 Nisan'da Çocuklara Şiirler)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)