Cumartesi, Ekim 22, 2011

Helal Olsun



en yakınından
haksız ve izinsiz
içini deşip
seni katledendir,
bıçak...


evrim
22 Ekim 2011


Cumartesi, Ekim 08, 2011

Nasılsa Öldü Şefika!

Görmezsiniz Olur Biter,  Nasılsa Öldü Şefika!

Ben onu tanıyorum. O beni, ben onu... Başka kimsenin kimseyi tanıyamayacağı, anlayamayacağı kadar...

Biz susar ve ölürüz. Diğerleri konuşur. Kavganın ve kinin nedeni önemli değildir. Başkalarına bunu yapanlar, barışı ve sevgiyi bilmezler. Görmek istemedikleri bir iç donanım hataları yüzünden portakallı ördek de koysanız tabaklarına, memnuniyetsiz ve kızgındırlar, nedensizce  öç almak isterler. 


Dünyadaki her şeyin onların istediği gibi olması gerektiğini sanırlar. Ve herkesin dediklerini yapmasını isterler.  Bağırmak, vurmak, kırmak, bıçaklamak, öldürmek, saldırmak isterler. Siz, o an oradan geçiverseniz de onlar için uygundur... Yakınlık dereceniz sizi korumaz. Eş, çocuk, kanka fark etmez... Onlara uymazsanız, dediklerini dinlemez ve kendiniz olursanız, hele hele kendiniz olmak için, kendinize doğru 1 adım atar, 1 cümle söylerseniz, 40 yıllık dostunuz, eşiniz, anneniz babanız, kardeşiniz olsalar düşman olur cana kıyarlar. Öyledir, onların hayata yaklaşımları. O yüzden var bu dünyadaki tüm o işeyaramaz tapınaklar. Onlar uyum sağlayamadıkları için kesin onlar Tanrıdır ve siz kul. 

Şefika öldürüldü. Karşısındaki insanın, insana dönüşeceğine inanarak, kendi merhametiyle. Ona döndü, onu döven "eşinin" sonradan iyi niyetli olabileceğine bininci defa kandı. Başkalarını kendisi gibi insan sanmaktı hatası. 

Herkes Şefika'nın son fotoğrafından konuştu, Fatih Altaylı'yı, gazeteyi suçladılar. Oysa, bu dünyada ilk kez birileri, Şefika'dan taraf oldu...Onu anlattı. Acısını tüm çıplaklığıyla gösterdi. 

Yo, bakmayalım. Tanık olmayalım. Huzurumuz bozulmasın, her koyun kendi bacağından asılır, her kadın da... Sıra bize hiç gelmeyebilir, susup köşemizde duralım. Kahvaltımızı böyle berbat görüntülerle bozup iştahımızı kapatmayalım. Kendi köşelerinde sessizce ölsünler onlar.  

O fotoğrafta sorun yok.  Sorun sizin dert çekmek, dert görmek istemeyen, kendine yalan söylemek isteyen beyninizde...

Şefika'nın fotoğrafını hiç görmeseydiniz ne fark ederdi? Gözünüzün önünde, arka sokağınızda olsaydı ne fark ederdi o olay? Engel olur muydunuz?

Hiçbiriniz araya girmeyecekti... Hiç kimse korumayacaktı... Hiç kimse o adamı durdurmaya çalışmayacaktı...
Hatta, yardım istese, acile gitmek için belki 10 Lira taksi parası o gece sizden, kapınızı pencerenizi kapatacaktınız. Statusquo...

"Konturum yok, sorunlarım çok diye işten çıkardılar, taksi için telefon edebilir miyim sizden?" deseydi, içeri almayacaktınız. 


"Arabanızla beni götürür müsünüz acile?" demeyen dilinin suskun nezaketini duymazdınız...
"Beni korur musunuz en yakınımdakilerden?" diye haykırmayan dilinin nezaketini fark etmezdiniz...
Belki bir abisi vardı uzakta. O da duymazdı. Dinlemezdi. Önemsemezdi. Bana ne Şefika, derdi. Birileri öyle demiş ki, gidecek tek yeri sığınma eviymiş, besbelli!

O kadın, gözünüzün önünde 3 boyutlu LIVE bıçaklansaydı, siz yine yüzünüzü döner, susardınız.

Şimdi de manşetine susun! Görmezden gelin. 

Şefika yine kendi kendine, kendi evinin mutfağında, kendi mutfağının bıçağıyla sessizce ölsün.

Ama durun, belki de sorun Şefika'dadır. Belki de onun, insanlara inancı ve iyi niyeti yüzünden bir psikoloğa ihtiyacı vardır. Ya da Fatih'in. Her evde yaşanan ve her gün bin kere göz ardı edilen bir gerçeği sizin gözünüze cesaretle o soktu. Kesin tedaviye ihtiyacı vardır...

Evrim Gürel
8 Ekim 2011

(HaberTürk, Fatih Altaylı, Arkadan bıçaklanan Şefika haberi ile ilgili)


(istisnalar kaideyi bozmaz. Kalpleri ve gözleri açık iyi insanları tenzih ederim)